Hangi İngilizceyi kullanıyoruz ?

Irem

New member
Hangi İngilizceyi Kullanıyoruz? Bir Dil, Bir Hikâye, Bir Bağlantı

Merhaba arkadaşlar! Bugün sizlerle bir hikâye paylaşmak istiyorum. Bu hikâye, "hangi İngilizceyi kullanıyoruz?" sorusuna dair kişisel bir keşif yolculuğumdan doğdu. Duygusal ve düşündürücü bir yolculuk olacak, çünkü dilin sadece kelimelerden ibaret olmadığını, aynı zamanda insanlar arasında bir bağ kurma, bir dünyaya adım atma şeklimiz olduğunu keşfettim. Umarım bu hikaye, dilin gücünü ve hangi İngilizceyi kullandığımızın gerçekten ne anlama geldiğini anlamamıza yardımcı olur.

Bir Sabahın Başlangıcı: İki Farklı Dünya

Bir zamanlar, iki eski arkadaş vardı: Jack ve Sarah. İkisi de İngilizce öğrenmişti, fakat farklı şekillerde. Jack, İngilizceyi Amerika’daki üniversitesinde öğrendi. Derslerde gramer kurallarını, telaffuzu, kelime dağarcığını öğrendi. Çalışmalarına odaklandı, doğru cevapları vermek için stratejik bir yaklaşım benimsedi. Dil, onun için bir araç, bir strateji, bir çözüm yoluydu.

Sarah ise İngilizceyi İngiltere’de öğrenmişti. Dil, ona sadece bir iletişim aracı değil, aynı zamanda bir bağ kurma, insanlar arasında duygusal bir bağlantı kurma aracı olmuştu. Kelimeler, ona bir hikaye anlatıyor, insanları tanımanın ve anlamanın kapılarını açıyordu. Onun için dil, sadece bir çözüm değil, empatik bir köprüydü.

İkisi de başarılıydı, ancak dilin onlar için anlamı çok farklıydı. Jack, her zaman doğru grameri, kelimelerin doğru kullanımını vurgularken, Sarah, bir kelimenin arkasındaki duyguyu, anlamı ve insanları hissetmeye çalışıyordu. Bu iki bakış açısı, onları bir araya getirdiğinde bazı çatışmalara yol açabiliyordu. Ancak, zamanla her biri, diğerinin diline dair farkındalık kazandı.

Bir Gün, Dil Üzerine Konuşma: Strateji ve Empati

Bir gün, Jack ve Sarah, bir kafenin köşesinde bir araya geldiler. Jack, bir iş toplantısından yeni gelmişti ve bir müşteriye sunum yaparken kullandığı İngilizceyi tartışıyordu. “Beni anlamadılar,” dedi Jack, “Çünkü çok fazla yerel jargon kullandım. Ama daha ne yapabilirim ki? Bu en doğru İngilizce.”

Sarah, sakin bir şekilde yanıtladı: “Bence, dilin doğruluğundan daha fazlası var. O anki durumu ve karşındaki kişiyi de anlaman lazım. Belki de sadece kurallara odaklandığında, diğer insanın bağlamını, duygularını kaçırıyorsun.”

Jack, şaşkın bir şekilde ona baktı. “Ama doğru dil kullanmak çok önemli, değil mi? Hem stratejik olarak düşünmek gerek. Hedefim netti, doğru İngilizceyi kullandım.”

Sarah, derin bir nefes alıp, “Strateji önemli olabilir, Jack,” dedi, “Ama bir dilin gücü, insanları anlamak ve onlarla bağ kurmakla gelir. İnsanlar sadece kelimelere değil, onların içinde ne olduğunu da hissediyorlar. Bu, sadece bir dilin doğru bir şekilde konuşulmasından ibaret değil.”

Bir Değişim Anı: Dilin Birleştirici Gücü

Bir hafta sonra, Sarah ve Jack, aynı kafe köşesinde yeniden bir araya geldiler. Bu sefer, Jack, Sarah’a bir hikaye anlatmak istedi. Bir iş seyahati sırasında, karşındaki kişiyle anlaşma yapmak için İngilizce kullanmıştı ama her şey ters gitmişti. Anlaşmazlık, sadece kelimelerin yanlış anlaşılmasından değil, aynı zamanda Jack’in o an karşısındaki kişinin hislerini, bağlamını ve kültürünü göz ardı etmesinden kaynaklanmıştı.

“Sen haklıydın,” dedi Jack. “Ben sadece stratejik bir dil kullandım ama insanı göz ardı ettim. O anda gerçekten duygusal bir bağ kurmam gerekiyordu.”

Sarah gülümsedi. “Dil, her zaman bir köprü. Ama bu köprüyü kurarken karşındaki insanın ne hissettiğini de anlaman lazım. Bu sadece kelimeler değil, aynı zamanda hislerin, anlayışın ve empatiyle de ilgilidir.”

Jack, bir an için durakladı. Gerçekten de, dilin gücünü ve hangi İngilizceyi kullandıklarını düşündü. Bazen dil, sadece bir doğru çözüm aracı oluyordu, ama bazen de dil, insanları anlamak ve onlarla derin bir bağ kurmak için bir anahtar olabilirdi. Her iki yön de birbirinden farklıydı, fakat aslında hepsi bir arada, birbirini tamamlıyordu.

Sonuç: Dilin Gücü ve Bizim Hikâyemiz

Jack ve Sarah, birbirlerinden çok farklıydılar, ancak dil konusunda birbirlerine bir şeyler öğrettiler. Jack, doğru İngilizceyi kullanmanın ötesinde, dilin insanları anlamak ve birleştirmek için de bir araç olduğunu fark etti. Sarah ise dilin birleştirici gücünün sadece duygusal bağlardan değil, stratejiden de geçtiğini anladı.

Bu hikaye, bize şunu gösteriyor: Hangi İngilizceyi kullandığımız, sadece teknik kuralların ötesinde, kültürün, bağlamın ve empati ile şekillenen bir deneyimdir. Dil, her zaman strateji ve çözüm odaklı olmaktan çok, aynı zamanda insanları birleştiren ve onlara bir anlam veren bir köprü olmalıdır.

Peki siz, hangi İngilizceyi kullanıyorsunuz? Dilin sizin için anlamı ne? Hikâyenizi bizimle paylaşın, bu konuda nasıl bir bağ kurduğunuzu ve deneyimlerinizi duymak isterim. Hadi, bu sohbeti birlikte büyütelim ve dilin gücüne dair düşüncelerimizi paylaşalım.