Ece
New member
Egoizm ve Ahlak Üzerine: Bir Hikâyeyle Anlatmak İstedim
Selam dostlar,
Uzun zamandır içimde bir hikâye var, paylaşmasam sanki içimde kalacak gibi hissediyorum. Hani bazen bir olay yaşarsın da, o olay seni kendi vicdanınla yüzleştirir ya... İşte öyle bir hikâye bu. Hem egoizmin hem ahlakın sınırlarında gezinen bir hikâye. Belki siz de kendinizden bir parça bulursunuz, kim bilir?
---
Bir Akşamüstü Başlayan Yolculuk
Yusuf, otuzlu yaşlarının başında, planlı, stratejik düşünen, çözüm odaklı bir adamdı. Hayat onun için bir satranç tahtası gibiydi; her hamle önceden hesaplanmalıydı. Karşısında ise Elif vardı. Elif, kalbiyle düşünen, insanların duygularını sezebilen, empatiyle yaklaşan bir kadındı. Aynı şirkette çalışıyorlardı ama dünyaları farklıydı.
Bir gün şirket, önemli bir sosyal sorumluluk projesi başlattı: “Bir Çocuk, Bir Umut.” Yusuf bu projeyi bir fırsat olarak gördü. Terfi, görünürlük, başarı... Hepsi bu projenin arkasında saklıydı. Elif içinse bu proje, vicdanının bir çağrısıydı. Bir çocuğun gülümsemesi için çabalayacaktı, o kadar.
---
Farklı Niyetlerin Kesiştiği An
Proje boyunca ikisi de gece gündüz çalıştı. Yusuf, planlamalarla, stratejilerle uğraşırken Elif, çocuklarla iletişim kuruyor, gönüllüleri motive ediyordu. Yusuf’un gözünde Elif fazla “duygusaldı.” Elif’in gözünde ise Yusuf fazla “mekanik.”
Bir akşam, sunum öncesi tartıştılar. Yusuf, sinirli bir şekilde “Bu kadar duygusallıkla bu proje batacak Elif!” dedi.
Elif’in sesi titredi ama kararlıydı:
“Belki senin için proje bu kadar önemli ama benim için o çocukların gözlerindeki umut önemli, Yusuf.”
O an, aralarındaki görünmez çizgi netleşti. Yusuf için başarı, ahlakın önündeydi; Elif içinse ahlak, başarının anlamını belirliyordu.
---
Egoizmin Maskesi
Sunum günü geldi. Her şey mükemmel görünüyordu. Yusuf, sunumda tüm başarıyı kendi hanesine yazdı. Elif’in emeğinden bahsetmedi bile. Yönetim kurulu Yusuf’u alkışladı. Elif ise sessizce izledi. O alkışların ardında bir burukluk vardı.
Ertesi gün, proje kapsamında çocuklarla yapılan etkinliğin bir videosu sosyal medyada paylaşıldı. Videoda, bir çocuk Elif’in boynuna sarılmıştı ve şöyle diyordu:
“Teşekkür ederim abla, beni dinledin.”
Yorumlar yağmur gibi geldi. İnsanlar Elif’in sıcaklığını, samimiyetini fark etti. O an, herkes Yusuf’un değil, Elif’in kalbine dokunduğunu gördü.
Yusuf videoyu izlerken yüzünde garip bir ifade belirdi. Alkışlarla dolu bir odada kazandığını sanmıştı, ama içindeki bir ses fısıldadı:
“Peki ya sen kazandın mı, yoksa sadece başkalarının gözünde mi kazandın?”
---
Vicdanın Sesi
O gece Yusuf uzun zamandır ilk kez uyuyamadı. Başarı duygusunun yerini bir boşluk aldı. Kendi stratejisinin içinde, insanlığını bir köşede bırakmıştı. Sabah işe gittiğinde Elif’e yaklaştı.
“Elif, o çocukların gülümsemesini ben görmedim. Belki de bu yüzden eksik kaldım.”
Elif hafifçe gülümsedi.
“Yusuf, bazen kazanmak için değil, anlamak için yaşamak gerekir.”
O an Yusuf’un içindeki perde kalktı. Egoizmin parıltılı aynasında kendine baktı; gördüğü, yalnız bir adamdı. Elif’in aynasında ise sıcaklık, samimiyet ve insana dair bir ışık vardı.
---
Ahlakın Sessiz Gücü
Bir hafta sonra şirketin iç bülteninde projenin hikâyesi yayımlandı. Yazının başlığı şuydu:
“Gerçek Başarı, Kalplere Dokunabilmektir.”
Yazıyı yazan Yusuf’tu. Elif’in adını ilk cümlede anmış, projenin gerçek kahramanının o olduğunu anlatmıştı. Bu kez alkış yoktu, tören yoktu. Ama Elif’in yüzünde içten bir teşekkür ifadesi vardı. O, Yusuf’un değişimini hissetmişti.
Yusuf artık biliyordu: Ahlak, bazen bir çocuğun gülümsemesinde, bazen de kendi gururundan bir adım geri atabilme cesaretindeydi.
---
Forumdaşlara Soru
Ben bu hikâyeyi yazarken düşündüm: Egoizm mi insanı hayatta tutar, yoksa ahlak mı insanı insan yapar? Yusuf gibi birini yargılar mısınız, yoksa onun değişimine saygı mı duyarsınız?
Bazen biz de hayatın satranç tahtasında, hamlelerimizi kazanmak için yapıyoruz ama kaybettiğimiz şeyin adı “insanlık” oluyor. Siz hiç böyle bir ikilem yaşadınız mı? Birinin kalbini kırıp “haklıydım” dediğiniz ama sonra geceleri o sesi duymaya devam ettiğiniz oldu mu?
Belki hepimiz biraz Yusuf, biraz da Elif’iz.
Ama önemli olan, sonunda hangi tarafımızı dinlediğimiz...
---
Son Söz
Egoizm bazen bizi korur, ama aynı zamanda yalnızlaştırır. Ahlak ise bazen canımızı acıtır, ama bizi insan yapar.
Ve belki de hayat, bu iki güç arasında dengeyi bulmaya çalışan kalbimizin sessiz savaşından ibarettir.
Forumdaşlar, siz ne düşünüyorsunuz? Egoizmin içinde ahlaka yer var mı sizce?
Yoksa biri hep diğerini yutmaya mı mahkûm?
Selam dostlar,
Uzun zamandır içimde bir hikâye var, paylaşmasam sanki içimde kalacak gibi hissediyorum. Hani bazen bir olay yaşarsın da, o olay seni kendi vicdanınla yüzleştirir ya... İşte öyle bir hikâye bu. Hem egoizmin hem ahlakın sınırlarında gezinen bir hikâye. Belki siz de kendinizden bir parça bulursunuz, kim bilir?
---
Bir Akşamüstü Başlayan Yolculuk
Yusuf, otuzlu yaşlarının başında, planlı, stratejik düşünen, çözüm odaklı bir adamdı. Hayat onun için bir satranç tahtası gibiydi; her hamle önceden hesaplanmalıydı. Karşısında ise Elif vardı. Elif, kalbiyle düşünen, insanların duygularını sezebilen, empatiyle yaklaşan bir kadındı. Aynı şirkette çalışıyorlardı ama dünyaları farklıydı.
Bir gün şirket, önemli bir sosyal sorumluluk projesi başlattı: “Bir Çocuk, Bir Umut.” Yusuf bu projeyi bir fırsat olarak gördü. Terfi, görünürlük, başarı... Hepsi bu projenin arkasında saklıydı. Elif içinse bu proje, vicdanının bir çağrısıydı. Bir çocuğun gülümsemesi için çabalayacaktı, o kadar.
---
Farklı Niyetlerin Kesiştiği An
Proje boyunca ikisi de gece gündüz çalıştı. Yusuf, planlamalarla, stratejilerle uğraşırken Elif, çocuklarla iletişim kuruyor, gönüllüleri motive ediyordu. Yusuf’un gözünde Elif fazla “duygusaldı.” Elif’in gözünde ise Yusuf fazla “mekanik.”
Bir akşam, sunum öncesi tartıştılar. Yusuf, sinirli bir şekilde “Bu kadar duygusallıkla bu proje batacak Elif!” dedi.
Elif’in sesi titredi ama kararlıydı:
“Belki senin için proje bu kadar önemli ama benim için o çocukların gözlerindeki umut önemli, Yusuf.”
O an, aralarındaki görünmez çizgi netleşti. Yusuf için başarı, ahlakın önündeydi; Elif içinse ahlak, başarının anlamını belirliyordu.
---
Egoizmin Maskesi
Sunum günü geldi. Her şey mükemmel görünüyordu. Yusuf, sunumda tüm başarıyı kendi hanesine yazdı. Elif’in emeğinden bahsetmedi bile. Yönetim kurulu Yusuf’u alkışladı. Elif ise sessizce izledi. O alkışların ardında bir burukluk vardı.
Ertesi gün, proje kapsamında çocuklarla yapılan etkinliğin bir videosu sosyal medyada paylaşıldı. Videoda, bir çocuk Elif’in boynuna sarılmıştı ve şöyle diyordu:
“Teşekkür ederim abla, beni dinledin.”
Yorumlar yağmur gibi geldi. İnsanlar Elif’in sıcaklığını, samimiyetini fark etti. O an, herkes Yusuf’un değil, Elif’in kalbine dokunduğunu gördü.
Yusuf videoyu izlerken yüzünde garip bir ifade belirdi. Alkışlarla dolu bir odada kazandığını sanmıştı, ama içindeki bir ses fısıldadı:
“Peki ya sen kazandın mı, yoksa sadece başkalarının gözünde mi kazandın?”
---
Vicdanın Sesi
O gece Yusuf uzun zamandır ilk kez uyuyamadı. Başarı duygusunun yerini bir boşluk aldı. Kendi stratejisinin içinde, insanlığını bir köşede bırakmıştı. Sabah işe gittiğinde Elif’e yaklaştı.
“Elif, o çocukların gülümsemesini ben görmedim. Belki de bu yüzden eksik kaldım.”
Elif hafifçe gülümsedi.
“Yusuf, bazen kazanmak için değil, anlamak için yaşamak gerekir.”
O an Yusuf’un içindeki perde kalktı. Egoizmin parıltılı aynasında kendine baktı; gördüğü, yalnız bir adamdı. Elif’in aynasında ise sıcaklık, samimiyet ve insana dair bir ışık vardı.
---
Ahlakın Sessiz Gücü
Bir hafta sonra şirketin iç bülteninde projenin hikâyesi yayımlandı. Yazının başlığı şuydu:
“Gerçek Başarı, Kalplere Dokunabilmektir.”
Yazıyı yazan Yusuf’tu. Elif’in adını ilk cümlede anmış, projenin gerçek kahramanının o olduğunu anlatmıştı. Bu kez alkış yoktu, tören yoktu. Ama Elif’in yüzünde içten bir teşekkür ifadesi vardı. O, Yusuf’un değişimini hissetmişti.
Yusuf artık biliyordu: Ahlak, bazen bir çocuğun gülümsemesinde, bazen de kendi gururundan bir adım geri atabilme cesaretindeydi.
---
Forumdaşlara Soru
Ben bu hikâyeyi yazarken düşündüm: Egoizm mi insanı hayatta tutar, yoksa ahlak mı insanı insan yapar? Yusuf gibi birini yargılar mısınız, yoksa onun değişimine saygı mı duyarsınız?
Bazen biz de hayatın satranç tahtasında, hamlelerimizi kazanmak için yapıyoruz ama kaybettiğimiz şeyin adı “insanlık” oluyor. Siz hiç böyle bir ikilem yaşadınız mı? Birinin kalbini kırıp “haklıydım” dediğiniz ama sonra geceleri o sesi duymaya devam ettiğiniz oldu mu?
Belki hepimiz biraz Yusuf, biraz da Elif’iz.
Ama önemli olan, sonunda hangi tarafımızı dinlediğimiz...
---
Son Söz
Egoizm bazen bizi korur, ama aynı zamanda yalnızlaştırır. Ahlak ise bazen canımızı acıtır, ama bizi insan yapar.
Ve belki de hayat, bu iki güç arasında dengeyi bulmaya çalışan kalbimizin sessiz savaşından ibarettir.
Forumdaşlar, siz ne düşünüyorsunuz? Egoizmin içinde ahlaka yer var mı sizce?
Yoksa biri hep diğerini yutmaya mı mahkûm?