Doluyum ne demek ?

Damla

New member
“Doluyum” Ne Demek? Bir Hikâye Üzerinden Anlatmak

Merhaba Forumdaşlar,

Bugün içimde biriktirdiğim duyguları sizlerle paylaşmak istiyorum. Belki de hepimizin zaman zaman hissettiği bir durumdur: “Doluyum.” Bu kelime, bir insanın içindeki tüm duyguların, düşüncelerin ve yaşadığı anların yığıldığı, bir noktada taşmaya başladığı hissiyle ilgilidir. “Doluyum” dediğimizde aslında birçok şeyi ifade ederiz. Bazen öfke, bazen mutluluk, bazen ise sadece tükenmişlik…

Hadi gelin, birlikte bu kelimenin anlamını, bir hikâye üzerinden keşfedelim. Hikâyemizde, erkeklerin çözüm odaklı ve stratejik, kadınların ise empatik ve ilişkisel yaklaşımlarını gösteren karakterlerle yol alacağız. Ve belki de hep birlikte, bu duyguyu daha derinlemesine anlamış olacağız.

Bir An, Bir His: Doluluk Hissi Başlıyor

Bir sabah, Elif güne taze bir kahve hazırlayarak pencereye doğru yürüdü. Yağmur yağıyor, dünya sessizdi. Fakat içindeki o boşluk, o huzursuzluk, bir türlü geçmek bilmiyordu. Elif, sevdiği işleri yaparken bile bu boşlukla mücadele ediyordu. “Doluyum,” diye fısıldadı kendi kendine. Geriye dönüp baktığında, hayatının her anının biriktiğini, yavaş yavaş üzerine yığıldığını fark etti. Küçük birikintiler, birden büyük bir dağa dönüşüvermişti. Elif, bu doluluğun ne olduğunu tam olarak bilmiyordu ama onu taşıması gittikçe zorlaşıyordu.

Eşi Kemal ise, Elif’in içinde biriken bu hislere dair daha pratik bir yaklaşım sergiliyordu. Kemal, iş yerinde her zaman çözüm odaklı, pratik ve stratejik bir adamdı. Her şeyin bir çözümü vardı ve Elif’in içindeki bu doluluğu da çözmesi gerektiğini düşünüyordu. “Bunu atlatabiliriz,” diyordu her fırsatta. “Bir plan yaparız, sen rahatla. Hadi, biraz dışarı çıkalım.” Onun gözünde hayat her zaman daha basitti; problemler vardı ama bunların çözümü de her zaman bulunurdu. Stratejik adımlar atarak her şeyin düzene gireceğine inanıyordu.

Elif ise bu yaklaşımı anlamakta zorlanıyordu. Kemal’in pratikliği, onu rahatlatsa da, Elif’i anlamıyordu. Elif, içinde biriken bu duyguların zamanla daha büyük bir yük haline geldiğini hissediyor, ama her zaman çözüm arayarak bu sorunu görmezden gelmenin sağlıklı bir yol olup olmadığını sorguluyordu. Onun için önemli olan, sadece çözüm değil, duyguya dair bir farkındalık ve empatiydi.

Bir Anlama Çabası: Kadın ve Erkek Arasındaki Farklar

Günlerden bir gün, Elif kendini gerçekten dolmuş hissetti. İçinde kaybolmuş bir şekilde, saatlerce düşüncelere daldı. Kemal, Elif’in neden bu kadar tedirgin olduğunu anlamıyordu. Kadınların duygularını sıkça içlerinde biriktirdiğini ve buna çözüm bulmanın kolay olmadığını gözlemliyordu ama yine de çözüm aramaya devam ediyordu.

Kemal, Elif’in huzursuzluğunun ardında ne olduğunu anlamak için bir plan yapmıştı: “Birkaç gün tatil yapalım. Değişiklik iyidir.” Ancak Elif bu öneriye, “Bilmiyorum Kemal, tatil yapmak ya da bir şeyler değiştirmek, içimdeki doluluğu çözmüyor,” diye karşılık verdi. Elif, Kemal’in bakış açısını anlamaya çalışırken, aslında kendi içindeki karmaşanın dışarıya nasıl yansıdığını da anlamaya başladı.

Elif’in içindeki doluluk, sadece günlük stresler, işler ve yapılacaklar listesinden ibaret değildi. O, çocukken kaybettiği bir yakınını düşündü, yıllardır çözülemeyen ilişkilerde yaşadığı duygusal yorgunluğu hissetti. Onun için önemli olan, bu duyguların farkına varılması ve başkalarıyla paylaşılmasıydı. Bir insanın duygusal yükünü taşıyabilmek için sadece çözüm aramak değil, duyguyu anlamak ve karşılıklı empati kurmak gerekiyordu.

Bir Yoldaşlık: Empati ve Çözüm Arasında Geçen Zaman

Bir sabah, Elif ve Kemal uzun bir yürüyüşe çıktılar. Kemal, Elif’in gözlerindeki boşluğu fark etti ve bir an durakladı. “Gerçekten dolmuş gibisin, değil mi?” dedi. Elif, önce Kemal’e bakıp derin bir nefes aldı. Sonra gözlerini yere dikerek, “Evet, doluyum,” dedi. “Ve bu doluluk bir süre daha burada olacak gibi hissediyorum.”

Kemal, Elif’e yaklaşarak, “Belki de çözüm, o doluluğu hissetmekte ve ona sahip çıkmakta gizlidir. Yani, bazen o duygunun kendisini anlamak, sadece bir çözüm bulmaktan daha faydalı olabilir,” dedi. Elif, Kemal’in sözlerinden sonra bir nebze olsun rahatladı. Kemal, çözüm odaklı düşünme eğiliminde olsa da, bu sefer empati kurarak bir adım atmıştı. Ve Elif, içindeki duyguyu anlamaya çalışarak, bu doluluğu kabullenmeye başlamıştı.

İçindeki doluluk, hayatın koşuşturmasında biriktiği gibi, duygusal ihtiyaçlar da bu birikintiyi daha fazla ağırlaştırıyordu. Kadınlar için bu duygusal yoğunluk, bazen anlatılması zor, ancak gerçekten derin bir bağ kurmayı gerektiren bir deneyimdi. Kemal’in çözüm odaklı yaklaşımı, ancak Elif’in hissettiklerini anlamasıyla doğru bir noktaya gelmişti.

Siz de “Doluyum” Dediniz mi? Sizin Hikayeniz Ne?

Hikayeyi bitirirken, size de aynı soruyu soruyorum: Hiç “doluyum” dediniz mi? İçinizde biriken duygular, düşünceler, yükler, ya da belki de çözülemeyen karmaşalar… Dolu olduğunuz anları hatırlıyor musunuz? Bu durumu bir çözümle ya da bir farkındalıkla aşmayı başardınız mı?

Belki de herkesin kendi doluluk hikâyesi farklıdır. Erkekler için çözüm ve strateji, kadınlar için empati ve ilişki daha önemli olabilir. Ama belki de her iki yaklaşım da birleştiklerinde daha sağlıklı bir içsel denge kurabilir. Hadi gelin, hep birlikte deneyimlerinizi paylaşın, hep birlikte bu hikayeyi daha da büyütelim.

Sizin “doluyum” dediğinizde neler hissettiniz? Hangi adımlarla bu duyguyu yönettiniz?